10 Kasım 2014 Pazartesi

SEN DE KİMSİN?*

Bir insanı tam anlamıyla tanımak  mümkün müdür? "Tanıyorum" diyebilmek için ne kadar zaman gerekir? "Tanımak" nedir? "Bilmek" ile ilişkisi nedir?

İnsan beynindeki girdapları, yanılsamaları, yaşamı ve dünyayı tanımak için milyon yıllardır süren çaba varken, mikro düzeyde yani mesela bir insanı tanımak, tam anlamıyla kavramak mümkün müdür?

Bu sorunsaldan önce, bireyin kendisini tanıyıp tanımama yetisinin varlığının ve bunun düzeyinin sorgulanması gerekir. Bireyin, tüm bu sorulara cevap bulma gayesi varsa ilk yoğunlaşması gereken konu budur. Sanırım objektif bir cevap üretme konusunda en zorlanılacak sorular yumağı, bireyin kendisiyle ilgili, kendisine sorduğu sorulardır.

Tanıma konusunda, bireyin kendisi ile ilgili kendisine söylediği yalanların, diğer insanlara söylediği yalanlardan çok daha fazla olduğunu düşünüyorum.

İnsan bu tür yargılara varırken, en yakınındaki örnek olan kendinden yola çıkıyor. Varılan yargıların örneklemeleri de haliyle yine kendinden oluyor. Mesela beynime yerleşmiş en berbat, en dip düşünceleri kendime bile anlatamam. Bunlar aklıma geldiği an insanlardan uzaklaşırım. Sonra kendimden de uzaklaşmak için, özellikle kafamı meşgul eden diğer soruları düşünmeye çalışırım ki bunlar çok fazla ve çeşitlidir.

Son zamanlarda hatırlayamadığım detaylarla, unuttuğum hatıralarla yüzleşince ve bazen bu durumum, yüzüme bir şamar gibi vurulduğunda, zihnimin iyice yorulduğunu ve zayıflamaya başladığını düşünmeye başladım. Bu sorularla da uğraşınca iyice bitkin düşmeye başladı. Birçok konudaki saplantım, beni her durumda rahatsız etmeye başladı. Mevcut durum ve yaşantı hali ile uğraşırken, bunların dışında ve bunlarla ilgisi olmayan başka bir durum ya da sorun  kafamın derinliklerinden çıkıp, "Hey! Ben de varım, beni düşün" diye haykırır oldu. Artık zihnimin benimle oyun oynadığını düşünmeye başladım. Belki de zamanında düşünülmemiş, cevap üretme konusunda irade gösterilmemiş ya da geç kalınmış, hep ötelenmiş sorunlar silsilesi bir kenarda birikmeye devam etmiş farketmeden. Ve fırsatını buldukça, belki de yanlarına başka sorunları çekip büyümek ereğinden, en zor anlarda ortaya çıkıveriyorlar.

Olur olmaz yerlerde, olur olmaz şeyler düşünüyor, olur olmaz düşler kuruyorum. Ve belki de bir gün beni yok edecek d
ü
     ş
          l
               e
                    r...
*10 Kasım 2014