8 Ekim 2015 Perşembe

HER ROJ MİRİN!

Soğuk bir yılbaşı günü, o günü, sizinle geçirmek üzere güzel Kadıköy'den, yanından bir dakika bile ayrılmak istemediğim arkadaşımın yanından ayrılıp gelmiştim yanınıza, geç vakit. Erken saatte özenle kurduğunuz sofra, ben gelene dek hiç bozulmadan öylece duruyordu.

Nereden bilebilirdim ki o gün seni son kez göreceğimi. Sahi kendi öz anamı en son ne zaman gördüm?
Ve sonra sol yanına oturdum. "Bana rakı doldurun" dedin. İlk yudumda yarıladın rakı bardağını. Bir kadeh daha isteyip, onu da aynı hızla içmiştin. Ah yadê o gün öğrendim; sadece hareket ederken bizden yavaştın, oysa hepimizden daha hızlı içiyordun. Yaşlılık, sadece eklemlerinin zorlanması, saçının akı, yüzündeki kırışıklıklardan ibaretti ki bu kırışıklıklar yüzünde hep yerleşik olan tebessümü gizleyemiyordu.


Sürekli bir şeyler anlatırdın, yarısını anlamazdım. Anlamasam da ilgiyle dinlerdim, güzel Kürtçe dilinde kurduğun cümleleri. 

Dünyalar güzeli Sarya, Zilan ve Beritan yeğenlerimin Kürt genlerinde pay sahibi, yadê Fate! Ruhun şad olsun, pirler, seyidler, onikiler, kırklar yoldaşın olsun.

Her roj mirin!

 

 * 3 Ekim 2015

VAA MI BİZE YAN BAKAN HEE? (2015 NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ ÜZERİNE)

Nobel Kimya Ödülü'nü Aziz Sancar'ın kazanması üzerine tartışmalar almış başını gidiyor. Üniversiteyi Türkiye'de okumuş olması üzerinden, etnik kökenine dair kendi söylemleri üzerinden bir anda sahipleniyor ve çoğu insanın zaten kabarık halde bulunan "yüce" milli duygularını taşırıyor. Tüm burjuva basın (ulusalcısından, dincisine) "Türklüğü" üzerinden methiyeler düzüyor. 

Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat ödülü kazanması üzerine katledilen Ermeniler ve Kürtler ile ilgili söylediklerinden bir anda hakkında linç kampanyası başlatılmıştı, bunu bir kenara yazalım, unutmayalım.
Neyse esas meseleye gelecek olursak; 
  • Kimse bu ülkenin bir üniversitesinde iken çalışmalar yapan "bilim insanlarının" akademik çalışmalarının, başarılarının yetersizliğinden bahsetmiyor.
  • Kimse üniversitelerdeki kadrolaşmalardan, üniversitelerin piyasalaştırılmasından bahsetmiyor. 
  • Kimse üniversitelerin içindeki mobil karakollardan, polis ve ÖGB teröründen, bunlarla işbirliği içindeki akademisyen ve okul yönetimlerinden bahsetmiyor. 
  • Kimse öğrencilerine "daha çok para kazanma yollarını" anlatan akademisyenlerden bahsetmiyor. 
  • Kimse seçimleri kazanmasına rağmen, kaybeden akademisyeni, rektör olarak atayan diktatörden bahsetmiyor. Tüm duyu organları, beyni, eklemleri iktidarın güdümünde olan akademisyenleri gören yok.
  • Kimse akademisyen olup, laboratuvarlarını, derslerini yüksek lisans ve doktora öğrencilerine teslim edip, vaktini, bilgisini sermayeye harcayarak danışmanlık yapan akademisyenlerden bahsetmiyor.
  • Kimse akademide kalmak isteyip, bunun için yanıp tutuşan, açılan araştırma görevlisi kadrosuna başvuran ancak kendi yerine sadece eğitimi devam ettiği sırada para da kazanmak isteyen bilimle, akademi ile ilgisi olmayan öğrenciye, sırf kendisine yakın diye mülakkatta yardımcı olup, atanmasını sağlayan akademisyenlere bir şey demiyor. Bilim tutkunu gençlerin özel sektörün kucağına atılmasına ses çıkaran yok.
  • Kimse Türkiye üniversitelerinin bilimsellikten, demokrasiden her geçen gün ne kadar uzaklaştığını kabul etmiyor, görmüyor.
Bunları, gören, farkında olan, yaşayan kimse mi yok? Elbette var, bir avuç insan.

Bu arada Nobel Ödüllerini çok önemsememek lazım. Bunun için sadece Nobel Barış Ödülleri listesinde, Nobel Barış Ödülü verilen kişilere bakmak yeterli. (Bknz:https://tr.wikipedia.org/wiki/Nobel_Bar%C4%B1%C5%9F_%C3%96d%C3%BCl%C3%BC_sahipleri_listesi)

"Hee, essah diyon be Hüseyin Ağa, haggatten sence neoleccek bu işlee? Valla noolcek, olecee bi şey yok! döneceez döneceez, ayni yere geleceez. Yaum ben şimde deyyom kii, yanii, bu esas tütün tütün meselesi, tütün tütünün baş fiyatı noolcek?"


*8 Ekim 2015