29 Nisan 2015 Çarşamba

BİR GİTME BİÇİMİ

Son zamanlarda, sık sık, bazen hüzünle, bazen gülümseyişle o günler, o "ilk" günler geliyor aklıma. Her gün, her hafta, ya da her ay gibi rutine bağlanmış haberleşmelerimiz, görüşmelerimiz olmuyordu elbette. Zaman olurdu, aylarca görüşmez, birbirimizin sesini bile duymazdık. Ama bir şekilde haberin alırdım ya da kendiliğinden ulaşırdı. 

Çok da eski olmayan o "eski" zamanlarda görüşmelerimiz bazen tesadüflerle de olurdu. İçinde bedenlerini ölüme yatırmış tutsakların olduğu bir cezaevinin önünde, çocuklarından haber almaya çalışan, çalışırken kendileri de çocukları gibi aç kalan, battaniyelere bürünmüş annelerin arasında bulurdun beni. Gazetede görürdüm ben de seni, bu sefer bir binanın içinde yine açlık grevine girmiş annelerin ve apelerin arasında, battaniyeler içinde. Ya da bir eylem alanında, kesk û sor û zer'e donanmış genç kadın ve erkek arkadaşlarının arasında...

Böyle böyle öğrenmiştik buluşma ve görüşmenin farklı bir boyutta da gerçekleşebileceğini. İstediğimiz zaman birbirimize ulaşabileceğimizin bilinciyle ve farklı alanlarda süre giden mücadelelerimizin yoğunluğunda tesadüflere bağlıydı bir araya gelmemiz. Herhangi bir çaba sarfetmezdik. İşin ilginç yanı buna ihtiyaç da duymazdık. İçimizdeki son feodal kalıntılar erimekteyken, kurduğumuz ilişki başka bir boyuta erişmiş; arkadaş, yoldaş olmuştuk.


Neden sonra tesadüfler azalmaya, senden gelen haberler kesilmeye başladı. Çok nadir kullansam da telefon yoluyla da ulaşamamaya başladım. Oysa istediğim an ulaşabileceğimi düşünüyordum. Aksi de olmamıştı. Arama girişimlerim sıklaşmaya başladı. Yaklaşık bir haftam, günde en az on kez telefon tuşlamakla geçti. Ama tüm bu çaba nafileydi.


Haziran direnişinin en yoğun günlerinde, ulaştı haberin. Meğer, tahmini olarak bu güzel Nisan günlerinde, uzunca bir yürüyüşün bilmem kaçıncı kilometresindeymişsin. Bir daha gelmeyecekmişsin. "İyi" bir haberinin ulaşma ihtimali yokmuş. Ama gideceğin yerde "mutlu" ve "özgür" olacakmışsın. 
Ne çok severdik, Nisanı, Mayısı. Ne çok isterdik, özgür yerlerde Nisan yeşilliğini, Mayıs kızıllığını yaşamayı. Hayaller kurardık bazen. Gitmekle, hızlı davranmakla benim bu güzellikleri yaşama ihtimalimi de yanında götürdün. Ama olsun çocuk, sen yaşa. Yaşa ki güzel Nisanlar ve Mayıslarımız olsun. Çok yaşa sen!

29 Nisan 2015