19 Ağustos 2015 Çarşamba

BİTTİ, GİTTİ

Gün bitti. Aldım demir atımı düştüm yola, nereye gittiğimi bilmeden.

Yol bitti, denizi gördüm. Bir elma ağacının gölgesinde boş bir yer bulup, dibindeki çimene uzandım. Bir sigara ve bir sigara daha yaktım. Derken zulamdaki sigara bitti. Çantamdaki yarım kalmış kitabı çıkardım. O da bitti. 

Tam kalkmaya yeltenirken, bir sokak köpeği peydah oldu karşımda. Öylece bana bakıyordu. Bir gözü ürkütücü derecede kıpkırmızıydı. Elimi uzattım, biraz daha yaklaştı. Başını okşamaya başladım, yanıma uzanıverdi. Sırtını okşamaya başladım, patisini bacağıma uzattı. Karnını okşadım, dökülmekte olan tüylerini parmaklarımı tarak yaparak topladım, sevdim. Az ileride duran gece lambasının dibine bir adam yaklaştı. Bir şeyler bıraktı. Köpek birden kalktı, oraya doğru gitti. Adamın bıraktığı, köpek mamasıymış. Benim ona verebilecek başka birşeyim yoktu. Mama bitti, köpek gitti.


Demir atla düştük dönüş yoluna. Ve karşımda güneş gibi kocaman ve ışıl ışıl dolunayı görmemle durmam bir oldu. Boş bir bank bulup, en ucuna iliştim. Dolunayı seyre başladım. Derken bir kadın oturmak için müsaade isteyerek, bankın diğer ucuna oturdu. Bağdaş kurdu benim gibi. "Merhaba" dedi. Başımı öne doğru hafifçe eğdim. O da dolunayı izlemeye başladı. Kulaklıklarımı takıp, radyoyu açtım. Çok sevdiğim bir şarkı çalılıyordu: "Okulda defterime, sırama, ağaçlara yazarım aadınııı..." Şarkı bitti, kadın gitti. Kadın dolunaya daha da yaklaşmak istercesine ilerideki kayalıklara oturdu. Sonra bir kedi yaklaştı kadının yanına. Kadın çantasını açtı ve bir paket çıkardı. Kayanın üzerine döktü. Kadının döktüğü kedi mamasıymış. Mama bitti. Kedi kadınla birlikte gitti.

İnsanlar geçiyordu sürekli önümden. Gözlerimin önünde bir gidip, bir geliyordu dolunay. Tam bu gidiş gelişlere alışmışken, kara giyimli bir adam dolunayla aramda duran kayanın üzerinde dikildi ve kaldı öylece. Dolunay gitti.


Hırsla kalktık demir atla, yalnız kalamayacaktık anlaşılan. Devam ederken yola, bir okulun bahçesinden yükselen sesler durdurdu bizi. Eksik kalandı bu. Yoldaki araç trafiğini yararak ortadan ikiye, "girdim içeri kapıdan, öylece bakakaldım gözümü ayırmadan" Hayır, hayır Cem Karaca değildi bu. Hem o öldü çoktan. Sesi onun sesine benzer bir şair kendi yazdığı şiirleri okuyordu. Çekilip bir kenara dinlemeye koyuldum. En son "Can Yücel" dedi. Ve ekledi: "Bağlanmayacaksın!". Dizeler bitti, şair gitti. Çok geçmeden yol bitti. Gün bitti.

1 Ağustos 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder