Soğuk bir yılbaşı günü, o günü, sizinle geçirmek üzere güzel Kadıköy'den, yanından bir dakika bile ayrılmak istemediğim arkadaşımın yanından ayrılıp gelmiştim yanınıza, geç vakit. Erken saatte özenle kurduğunuz sofra, ben gelene dek hiç bozulmadan öylece duruyordu.
Nereden bilebilirdim ki o gün seni son kez göreceğimi. Sahi kendi öz anamı en son ne zaman gördüm?
Ve sonra sol yanına oturdum. "Bana rakı doldurun" dedin. İlk yudumda yarıladın rakı bardağını. Bir kadeh daha isteyip, onu da aynı hızla içmiştin. Ah yadê o gün öğrendim; sadece hareket ederken bizden yavaştın, oysa hepimizden daha hızlı içiyordun. Yaşlılık, sadece eklemlerinin zorlanması, saçının akı, yüzündeki kırışıklıklardan ibaretti ki bu kırışıklıklar yüzünde hep yerleşik olan tebessümü gizleyemiyordu.
Sürekli bir şeyler anlatırdın, yarısını
anlamazdım. Anlamasam da ilgiyle dinlerdim, güzel Kürtçe dilinde kurduğun
cümleleri.
Dünyalar güzeli Sarya, Zilan ve Beritan
yeğenlerimin Kürt genlerinde pay sahibi, yadê Fate! Ruhun şad olsun, pirler,
seyidler, onikiler, kırklar yoldaşın olsun.
Her roj mirin!
* 3 Ekim 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder